İngiltere’nin AB’den ayrılması – Özetle son durum

İngiltere 29 Mart 2019 günü Avrupa Birliği’nden çıkmayı planlıyor, fakat bu ayrılık nasıl gerçekleşecek hala belirsiz. Siyasi ve ekonomik kriz İngiltere gündeminde. Özetle son durum değerlendirmesi.

Başbakan Theresa May’in AB ile müzakere ederek hazırladığı Brexit anlaşması gelecek hafta Salı günü parlamentoda oylanacak. Fakat iktidar partisi milletvekilleri bile anlaşmayı desteklemiyor.

Brexit anlaşmazlığı nedeniyle 21 üyeli May kabinesinden istifa edenlerin sayısı geçen hafta 10’a yükseldi.

May’in Brexit anlaşması 31 Aralık 2020’ye kadar “geçiş süreci” içeriyor. Bu tarihe kadar AB ile yeni bir ticaret anlaşması yapılacak ve ikili ilişkilerin çerçevesi belirlenecek. Bu süre zarfında gümrük birliği devam edecek. Fakat anlaşma sağlanamazsa süre uzatılacak.

Anlaşmayı eleştirenlerin en güçlü argümanı: AB ile yeni bir anlaşma yapmak için 27 üye ülkenin onay vermesi gerekiyor. Herhagi biri kabul etmezse İngiltere sonsuza kadar gümrük birliğinde kalabilir. Bu durum İngiltere’yi pazarlık masasında “çaresiz” duruma düşürecek.

CB053817-7FC4-43FF-83DD-409439B294CD-14930-00000B2C7D4F5BDAGeçiş sürecinin uzatılabiliyor olma maddesinin anlaşmaya eklenmesinin nedeni İngiltere’nin İrlanda (yani Avrupa Birliği) ile olan kara sınırı. Burada ne gümrük kapısı var ne de tel örgü. İnsanlar ve mallar serbestçe geçebiliyor.

AB ile yeni bir anlaşma yapılarak İrlanda ile olan sınırın mevcut durumunun korunması isteniyor. Aksi takdirde fiziksel olarak sınır hattı çekmek ve bunu korumak gerekecek. Bunu ne İngiltere ne de AB yapabilir. Bu da İngiltere için yeni bir Kuzey İrlanda sorunu demek.

May parlamentoda gelen bu eleştirilere hiçbir zaman tatmin edici yanıtlar veremedi ve sürekli ‘mümkün olan en iyi anlaşmayı yaptığını’ söyledi.

May’in milletvekillerini ikna etme sözleri: “Halk referandumda AB’den ayrılalım diyerek size bir görev verdi. Siz de bunun sonucu olarak gereğini yapın.”

May AB ile yaptığı Brexit anlaşmasını duyurduğu günden bu yana istifa, erken seçim ve 2. referandum çağrıları alıyor.

Bu süre zarfında iktidar partisi milletvekilleri May’in liderliğini sonlandırmak için güven oylaması yapılması yönünde imza topladıysa da yeterli sayıya ulaşamadı.

Bu gelişmelerin ardından May hükümetinin, İngiltere başsavcısının Brexit anlaşmasına ilişkin hazırladığı ‘yasal tavsiye’ metninin tamamını parlamentoyla paylaşmadığı gündeme geldi.

Salı günü yapılan oturumda 293’e karşı 311 oyla hükümetin ‘parlamentoyu aşağıladığına’ karar verildi. Bu İngiltere tarihinde ilk kez oluyor. Hükümet ‘yasal tavsiye’ metninin tamamını dün yayınladı.

İngiltere Başsavcısı Geoffrey Cox, mevcut Brexit anlaşmasının ülkeyi yasal bir çıkmaza sürükleyebileceği konusunda May hükümetini uyarmış.

IMG-7698

Başsavcının tavsiye metni sonrası Brexit anlaşması aleyhine oy kullanmayı düşünen milletvekillerinin eli daha da güçlendi. Fakat anlaşmanın kabul edilmemesi durumunda resmi rakamlara göre İngiltere ekonomisi %9,3 küçülebilir.

İngiltere Merkez Bankası geçen hafta yaptığı açıklamada, eğer ‘uygun’ şekilde AB’den çıkılmazsa Sterlin’in değer kaybetmesi sonucu yiyecek fiyatlarının %10 artabileceğini söyledi.

6D65B95C-4F16-4879-B8D8-768BF99BC485-14930-00000B3F4C44F631

Bazı muhalif milletvekilleri ise ekonomik tahminlerin çarpıtıldığını iddia ederek, bu verilerin oylama sonucunu etkilemeye yönelik hükümetin kasıtlı girişimi olarak yorumladı.

Bu hafta, İngiliz Sterlini Amerikan Doları karşısında son 1,5 yılın en düşük seviyesi olan 1.2676’yı gördü.

Anlaşma parlamentoda kabul edilmezse olası sonuçlar; Anlaşma olmaksızın ayrılma; May’in istifası veya güven oyu ile görevden alınması; Erken genel seçim; 2. referandum; AB’den ayrılmamak.

Anlaşma olmadan AB’den ayrılmak kimsenin işine gelmeyen en kötü seçenek. Kaos senaryoları arasında İngiltere’de ilaç ve yiyecek kıtlığı yaşanması, sağlık sisteminin çökmesi, sınır kapılarında izdiham, uçakların inememesi ve benzeri öngörüler var.

Geçen hafta Birmingham’da yapılan bir toplantıda Dr Tim Haughton, anlaşma olmaksızın ayrılık olsa dahi İngiltere ile AB’nin “geçici” düzenlemeler yaparak süreci yumuşatabileceğini savundu.

Kabinesinden ve partisinden gerekli desteği alamayan May’in istifa etmesi ise en olası sonuç gibi görünüyor. Bu durumda Muhafazakar Parti yeni bir lider seçip koalisyon ortağı Demokratik Birlik Partisi’nin (DUP) kapısını tekrar çalabilir.

DUP gerekli desteği vermez ise erken genel seçim kaçınılmaz. Fakat seçimlerin yapılması ve yeni hükümetin kurulması demek Brexit’in 29 Mart 2019’a yetişmemesi demek olur. Bu durumda İngiltere’nin AB’den çıkması ertelenebilir.

Avrupa Adalet Divanı danışmanı bu hafta yaptığı açıklamada İngiltere’nin tek taraflı alacağı bir kararla AB’den ayrılma sürecini hukuki olarak durdurabileceğini yorumunu yaptı. Bu açıklama AB yanlılarını oldukça sevindirdi.

Avrupa Adalet Divanı İngiltere’nin tek taraflı olarak süreci durdurup durduramayacağı konusundaki resmi kararını 10 Aralık Pazartesi günü (yani İngiltere parlamentosundaki oylamadan bir gün önce) açıklayacak.

2. referandum seçeneği ise muhalefet milletvekilleri tarafından sıkça gündeme getiriliyor. Ayrıca iki ay önce Londra’da 700,000 kişinin katıldığı Brexit karşıtı gösteri düzenlenmişti.

Fakat yeni bir referandum yaparak bir öncekinin sonucunu değiştirmeye çalışmak demokrasi ilkeleriyle ne kadar bağdaşır tartışma konusu.

Diğer bir görüş de, İngiltere’de referandumların hukuki bağlayıcılığı olmadığından AB’den ayrılmak zorunda olunmadığını savunuyor.  Tabi bu durumda halkın görüşü yok sayılmış olacak.

405px-United_Kingdom_EU_referendum_2016_area_results.svg

23 Haziran 2016’da yapılan Brexit referandumunda 17,410,742 kişi (%51,89) AB’den ayrılalım derken, 16,141,241 kişi (%48,11) kalalım demişti. İskoçya %62, Kuzey İrlanda %55,78 oranında AB’de kalma yönünde oy kullandı.

İskoçya ve Kuzey İrlanda’daki bu sonuçlar İngiltere’den bağımsızlıklık talep eden siyasi partileri heyecanlandırdı. Referandumdan bir gün sonra bu yönde açıklamalar gelmeye başladı.

İskoçya Parlamentosu’nda dün yapılan oylamada May’in Brexit anlaşması 92’ye 29 oyla reddedilerek “daha iyi bir alternatif” bulunması yönünde çağrı yapıldı.

2014 yılında İskoçya’da yapılan bağımsızlık referandumundan %55,30 oranında ‘hayır’ oyu çıkmıştı. Parlamentoda çoğunluğu elinde bulunduran İskoçya Ulusal Partisi yeni bir bağımsızlık referandumu için fırsat kolluyor.

Bir Cevap Yazın