Duyarsızlık Yangını

duyarsızlıkBirkaç gün önce 110 Yangın İhbar hattını aramama neden olan bir duyarsızlık örneğini paylaşacağım. Anlatacağım bu küçük duyarsızlık örneği aslında Türkiye’nin bugünkü sorunlarının altında yatan en önemli neden!

Akşamüstü saatlerinde, Ataşehir‘de çalışan bir arkadaşımı iş yerinde ziyarete gidiyorum. Daha önce gitmiş olsam da, Ataşehir’i çok iyi bilmiyorum. Cep telefonumdaki navigasyonu kullanarak iş yerine ulaşmaya çalışıyorum. Hava da epey bi soğuk, hızlı adımlarla ilerliyorum. O sırada, hafiften yanık kokusu gelmeye başladı. Başımı kaldırıp sağa sola bakınca fark ettim ki, caddenin kenarında bulunan çöp konteynerinden dumanlar yükseliyor. Az biraz bekledim, mahalle sakinleri bi el atar da su döker söndürür diye, etrafta kimse yoktu. Hemen kavşağın kenarıydı, çokça araç geçiyordu; düşündüm biri arabasını durdurur da yangın tüpüyle müdahale eder. O da olmadı. 1-2 dakika geçince 110’u aramaya karar verdim, çünkü; duman yükselmeye başlamıştı içerisinden de kıvılcımlar çıkıyordu. Hemen yakında bulunan dükkanlara sıçrar diye endişe ettim.

110’u aradıktan sonra, itfaiye gelene kadarki süre içerisinde gözlemlediğim insanlardaki umursamazlık ve duyarsızlık beni o kadar düşünmeye itti ki, büyük bir karamsarlığa kapılmamak elde değildi.

Yangın İhbar hattını aradım, elimdeki navigasyondan bakarak bulunduğum konumu tarif ettim, yangının boyutunu ve çok da aceleye gerek olmadığını söyledim. İtfaiye gelene kadar orada bulunup, bir şekilde yanan konteyneri söndürmek için sağa sola bakıyor, araçları durdurmaya çalıştım. O sırada, caddenin yukarısından Ataşehir Belediyesi’ne ait bir zabıta aracı geliyordu. Tamam dedim, zabıta müdahale eder,en azından durur bir bakar diye düşündüm. Fakat durmak ne demek, yanan konteynerin yanından öyle bir geçti ki, dumanı tüm caddeye savurdu!

Dumanlar yükselmeye devam edip, yangın kokusu mahalleyi sarmaya devam etsin, itfaiye aracı gelene kadar o çöp konteynerinin yanından neredeyse 60-70 kişi geçti, hiç kimse dönüp de bakmadı. Bu yanıyor ama bir su mu döksek, itfaiyeyi mi arasak, yok… Tamam belki de o 60-70 kişinin acelesi vardı, belki de bir yere yetişmeleri gerekiyordu! Peki şuna ne demeli; caddeye çıkan sokaklardan birinden bir kişi belirdi, elinde bir poşet çöp, konteynera doğru yöneldi, şöyle bir göz göze geldik. İçimden dedim, “gideyim şununla konuşayım, mahallelidir, yardım eder de söndürürüz bir şekilde.” Daha ben adım atmadan, adam elindeki çöp poşetini yanan konteynerin içine atmaz mı! O anki duygularımı siz düşünün…

Bu manzaradan sonra artık insanlardan umudu kestim, 1-2 derece sıcaklıkta, caddenin kenarında oturmaya başladım, itfaiyeyi bekliyorum. Bekliyorum çünkü, itfaiye ekibi yola çıkarken beni arayıp, tekrar adres bilgisi almıştı; ben de onları kavşakta beklediğimi, geldiklerinde yardımcı olacağımı söylemiştim.

Bitmedi! Caddenin kenarında beklerken, kırmızı mavi ışıklarıyla, yukarından aşağıya doğru gelen polis aracını farkettim. Kararlıydım, hemen yola atlayıp polis aracını durduracaktım, araçta kesin yangın söndürme tüpü vardır diye düşünerek fırladım. Araç tam yaklaştı, el kol işaretleriyle hem çöp konteynerini gösteriyorum durumu anlatıyorum, hem de durmasını işaret ediyorum. Araç şöyle bir yavaşladı, duracak gibi oldu, derken sürücü polis memuru durumu umursamayarak yoluna devam etti!

Bu “duyarsızlık yangını” öyle bir yangın ki, bırakın bir çöp konteynerini; ülkeyi yakıp kül eder, o ülkenini içerisinde de yanarız haberimiz olmaz. Yoldan geçerken başını çevirip bakmaz mısın? Zabıtasın durup ne oluyor bakmaz mısın? Polissin sen, bir vatandaş dur diyor yardım istiyor bakmaz mısın? Evet bakmazlarmış! Üstüne üstlük gelirler bir de yanan ateşe odun atarlar!

Alalım bu örneklemi Türkiye için düşünelim. En küçük sorunundan, en büyük sorununa kadar, yaşadığımız tüm bu sıkıntıların altında “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” atasözünü ilke edinmiş insanlarımız yatmaktadır.

Artık oturup bekleyeceğiz, bir itfaiye aracı gelsin de bu yangını söndürsün!

En sonunda ne mi oldu? İtfaiye ekibi gelip çöp konteynerini söndürmeye başladı ve şimdi meraklı insanlar toplanmaya başlamıştı! En meraklısı da, o sırada yoldan geçen motosikletli su taşıyıcısı oldu, bana sorduğu soru da: “İtfaiye yalnızca bu çöp kutusu için mi geldi?” Nokta.

İlker Girit

Bir Cevap Yazın