Avrupa Birliği Müzakerelerinde Yıllar Sonra Yeni Bir Fasıl Açılıyor

Türkiye’nin Avrupa Birliği Müzakereleri 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da resmen başlamıştı. Bugüne dek 35 müzakere başlığından 13’ü açılabildi ve sadece 1’i geçici olarak kapatıldı. Takvim üzerinde baktığımızda, 12 yıllık bir sürede sadece bir müzakere başlığında anlaşılmış olması hiç de olumlu değil. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Türkiye ile aynı dönemde müzakerelere başlayan Hırvatistan Temmuz 2013’te Avrupa Birliği’nin 28 üye ülkesi olacak. Bu karşılaştırma, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığının ne kadar da yavaş işlediğini gösteriyor.

Son birkaç yılda “eksen kayması” söylemleri artarken, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış “her bakanlar kurulu toplantısında Avrupa Birliği adaylığıyla ilgili sunum yapıyorum” diyerek eksen kayması söylemlerini eleştirmişti. Fakat Ortadoğu’daki gelişmeler Avrupa Birliği adaylığını gündemde alt sıralara itti. Bu süreçte yapılan kamuoyu araştırmalarında da Türkiye’nin tam üyeliğine inanların sayısının giderek azaldığı görülüyor.

Güney Kıbrıs’ın 2012’nin ikinci yarısında Avrupa Birliği dönem başkanlığını üstlenmesiyle Avrupa Birliği sürecini askıya alınmış, Brüksel’de düzenlenen toplantılarda Egemen Bağış fotoğraflara girmemişti. Bu durum, İrlanda’nın dönem başkanlığını devralmasıyla birlikte normale döndü ve 21 Ocak 2013’te yapılan Avrupa Birliği Bakanları Toplantısı’nda müzakerelerin yeniden hızlanması gündeme geldi. Bu toplantı Türkiye basınında “Türkiye yeniden Avrupa Birliği fotoğrafında” başlığı ile yer aldı. Egemen Bağış Türkiye’ye döndükten sonra, müzakerelerde yeni başlıkların açılacağının sinyalini vermişti.

Aslında müzakerelerin hızlanacağı, Fransa’daki başkanlık seçimleri sonucunda Sarkozy’nin yerine François Hollande’ın gelmesiyle belli olmuştu. Müzakere başlıklarının beşi üzerinde vetosu bulunan Fransa’nın bunları kaldıracağı ve Türkiye ilişkilerini güçlendireceği tahmin ediliyordu. Ki tahmin edildiği gibi de oldu, İrlanda’nın dönem başkanlığını almasıyla birlikte de somut adımlar atılmaya başlandı.

Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliği Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikasından Sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle Twitter üzerinden “Türkiye, katılım müzakerelerinde yeni bir başlık açmaya bir adım daha yaklaştı” şeklinde yazarak son gelişmeleri özetlemişti. Görüşülen müzakere başlığı 22. fasıl olan “Bölgesel Politikalar ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” idi. Bu konuda ilk somut açıklamayı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 12 Şubat’ta yapmış ve Fransa Dışişleri Bakanı’nın “Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin önündeki engellerin kaldırılması için siyasi iradeye sahip olduklarını” söylediğini dile getirmişti.

Resmi adımlar ise şu günlerde atılıyor. Avrupa Birliği Daimi Temsilciler Komitesi bugün faslın müzakerelere açılmasını onayladı. Bir sonraki adım olarak, müzakerelerin başlaması için birkaç kriterin daha sağlanması gerekecek. Bu konuda, Egemen Bağış faslın Haziran ayında resmen açılması sağlayacaklarını söyledi.

Gelecek süreçle ilgili birçok taraftan çeşitli açıklamalar yapılmaya başlandı. Bunların en dikkat çekenlerinden biri Merkel’in Türkiye ziyareti öncesi, “Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olması için Almanya ve Fransa başbakanları sürünerek Ankara’ya gidecekler” şeklimde açıklama yapan Enerji’den sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi Günther Oettinger oldu. Merkel’in Türkiye ziyareti sonrası ise Almanya basınında “François Hollande Merkel’i Türkiye ile iyi geçinmeye zorluyor” şeklinde yazıldı.

En dikkat çekici açıklamalardan biri de bugün geldi. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu’nun yayınladığı haberde, Avrupa Birliği Dönem Başkanı İrlanda’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Lucinda Creighton ile Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikasından Sorumlu Komisyon Üyesi Stefan Füle yazdıkları makalede; “Sözde ‘genişleme yorgunluğu’ndan bahsedenler asıl ve daha büyük tehlikenin ‘reform yorgunluğu’ olduğunu anlamalıdır” diyerek, müzakerelerin yavaşlamasının nedenini Türkiye’deki reform adımlarının yavaşlığına bağladı.

Tüm tartışmaları bir kenara bırakacak olursak, “Bölgesel Politika” başlığı Avrupa Birliği müzakerelerinde olduğu kadar, Türkiye’nin kendi içindeki sorunlarını çözmesi için de çok büyük bir fırsat…

28.02.2013

İlker Girit

Bir Cevap Yazın