İngilizler sofrada sol elleriyle yemek yemezler, çünkü şeytanın onu kontrol ettiğini düşünürler.
Tabaklarında tek bir pirinç tanesi bırakmazlar, yemek bitmeden sofradan kalkmazlar, konuşmak için izin isterler…
Bunlar 16. yüzyıl İngiltere’sinin sofra kuralları. Günümüz Türkiye’sine ne kadar da benziyor! Yoksa anne-babalarımızın Türkiye’sine mi demeli?
Geçtiğimiz hafta William Shakespeare‘in doğduğu kasaba Stratford-Upon-Avon’da annesi Mary Arden Çiftliğini ziyaret ettik.
Shakespeare’in yaşadığı dönem İngiltere’de Tudor hanedanı iktidarda. 1485-1603 arasındaki o yıllara da Tudor dönemi deniyor.
Çiftlikte her gün saat 13.00’da bir Tudor yemeği canlandırması oluyor. Gösterinin adı “Tudor dinner.”
Çiftlik 17.00’dan sonra kapalı olduğu için akşam yemeğini öğlene çekmişler diye düşünüyorduk, fakat öyle değilmiş.
16. yüzyılda henüz öğle yemeği (“lunch”) kavramı yokmuş, çünkü günde tek öğün yemek yeniliyor, o da günün ortasında oluyormuş, ismi de “dinner.”
Neyse, saat yaklaşınca eve girdik mutfağı bulduk. Ne görelim! Evin 16. yüzyıldan kalma mutfağında 16. yüzyıl yemekleri yapılıyor. Gerçekten yapıyorlar…
Buraya gelmeden önce, sofrada hazır yemekler olacak ve 16. yüzyıl kostümleriyle yemek yiyormuş gibi yapacaklarını düşünüyorduk.
Pek öyle olmadı. Yemek salonuna geçtik. 16. yüzyıldan kalma sofrada 16. yüzyıldan kıyafetlerle yemek yemeye başladılar. Gerçekten yediler…
Sebzeli çorba, lahana haşlama, üzerine de ahududulu tart yediler, biz de 40 dakika boyunca seyrettik. 🙂
İzleyiciler olarak yaklaşık 30 kişiyiz, sofranın etrafında ayakta bekliyoruz.
Önce evin hanımı gelip kısa bir bilgilendirme yaptı, sonra evin genç kızları mutfakta pişen yemekleri getirip sofrayı kurdu.
Bu sırada biz hem izliyoruz, hem de merak ettiğimiz şeyleri sorabiliyoruz. Sırasıyla öğrendiğimiz kuralları yazayım:
Kural 1: Kimse ellerini yıkamadan sofraya oturamaz.
Kural 2: Evin beyi “master” elini yıkamadan kimse elini yıkayamaz.
Evin beyi geldi, yemek odasına girdi ve ellerini bir çanağın içindeki su ile yıkayıp kuruladı. Sırasıyla evin hanımı ve gençler de…
Kural 3: Evin beyi sofraya oturmadan kimse oturamaz.
Kural 4: Yemek duası yapılır.
Kural 5: Sol omuzun üzerine bez mendil örtülür.
Omuza konulan bez mendil, kaşığı, bıçağı ve yemek sırasında bulaşan elleri ve dudakları silmek için kullanılıyor. Sol omuzda olmasının bir nedeni de şeytanın orada olduğuna inanmaları.
Mendili oraya koyarak şeytanı kapattıklarını, ya da mendili şeytanın suratına çarptıklarına inanıyorlar.
Kural 5: Evin beyi başlamadan sofradaki kimse yemeğe başlamaz.
Kural 6: Sol elle yemek yemek kesinlikle yasak.
Sol elin şeytan tarafından kontrol edildiği düşünülüyor, bu nedenle yemek yemek gibi güzel işlerin onunla yapılamayacağını söylüyorlar.
Aynı zamanda, sofrada sol el yalnızca ortak yiyecekleri almak için kullanılıyor.
Örneğin, sofranın ortasında ekmek var bunu sol elle alıyorlar. Çünkü sağ el ağıza götürülüyor, ağza götürülen bir elin ortak kullanılan yiyeceklere değmesi istenmiyor.
Bu nedenle sol ele umumi el “communal hand” deniyor.
Bu arada, solak çocukları da sağ elle yemek yiyene kadar dövüyorlarmış.
Kural 7: Dirsekler sofraya konulmaz.
O dönemin masaları bugünkü gibi düz bir zemine sahip değil, kerestelerin aralarında boşluklar var. Üzerine de masa örtüsü seriliyor. Eğer dirsekler konulursa örtünün kayması sonucu yemekler dökülebileceğinden bu yasaklanmıştır.
Kural 8: Tabağın sonu ekmekle sıyrılır.
Çorba, ana yemek, tatlı aynı tabakta sırasıyla servis ediliyor, bu nedenle her birinden önce tabak güzelce sıyrılıyor. Ayrıca israf olmaması da önemli, tabakta yemek bırakmıyorlar.
Fakat aksine sofradaki tencereler hiçbir zaman bitirilmiyor çünkü davetsiz misafir gelebilir.
Kural 9: Yemek bitmeden ve evin beyi kalkmadan kimse sofradan kalkmaz.
Yemek sırasında sofradan kalmak için büyük bir sebebinizin olması lazım ve beyden izin almanız gerekiyor.
Kural 10: Çocuklar sofrada konuşmak için izin alır.
Kural 11: Ağızda yemek varken konuşulmaz.
Bunların ek olarak, Tudor dönemine dair bilinmesi gerekenler şöyle:
– Yemeklerde ev sahibi tarafından kimseye kaşık, bıçak verilmez. Herkesin kendine ait kaşığı vardır ve bunu yanında taşır.
Taşınan kaşık genellikle statü sembolüdür. Ahşaptan yapılanları olduğu gibi, altından kaşıklar da vardır.
Başkasının yediği kaşıkla yemek yemeyi, başkasının diş fırçasıyla dişlerini fırçalamaya benzetiyorlar.
– Evli kadınlar saçlarını örterler, sadece eşleri görebilir.
Kadınlar ayrıca kulaklarını da örterler çünkü sol omuzdaki şeytanın fısıltısını duymamaları gerektiğine inanılır.
– Tudor döneminde haftada üç gün balık yenmesi kanunen zorunludur.
Çarşamba, Cuma dini olarak, Cumartesi de hükümet emriyle… Nedeni balıkçılığın desteklenmesi.
– Yemek sırasında veya herhangi bir kapalı mekanda sadece hiyerarşik olarak en yukarıdaki tek bir kişi şapka takabilir.
Geri kalanlar şapkalarını çıkarmak zorundadır.