Süpermarketlerin mahalle esnafımızla mücadelesi

Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi, başlığı yazarken “mahalle esnafının süpermarketlerle mücadelesi” diye yazmadım. Çünkü size, olagelmiş bir hikaye anlatmayacağım.

Salonumuzun penceresinden dışarıya baktığımda; caddenin karşısında, yan yana dizilmiş üç farklı market var. Bunlardan en eskisi, 2000 yılında Üsküdar’a taşındığımızdan beri satış yapmaya devam eden mahallemizin yerel marketi. İlk yıllarda 10 metrekare gibi bir dükkanla hizmet veren aile bakkalı, zaman içerisinde kendini yenileyerek bugünkü halini aldı. Şimdi, içerisinde şarküteri reyonundan, sebze-meyve tezgahlarına kadar, bir süpermarketten beklenen ürün çeşitliliğine sahip. Hatta geçen yıl, komşu mahalleye de bir şube açarak işlerini büyüttü. Çalıştırdığı kişi sayısıyla da küçük çaplı bir istihdam olanağı yaratıyor.

Sonradan açılan komşu süpermarketlerden biri, Türkiye’nin ilk toptan alışveriş zincirlerinden. Türkiye’nin her yerinde şubesini bulabilirsiniz. Diğeri de, geçtiğimiz 10 yıl içerisinde kurulan, yeni yeni büyüyen bir süpermarket zinciri.

En yeni açılan süpermarket 1 ay önce hizmete başladı. Açılış hazırlıkları sırasında, kimileri böylesine köklü bir süpermarketin mahallede açılacak olmasına seviniyordu. (Kim sevinmez, süpermarketin televizyon reklamında gördüğün indirimdeki ürününü alışveriş merkezine gitmeye gerek kalmadan mahallenden alabileceksin.)

Genelde bizim cadde üzerinde açılan işletmelerin, hizmet alanı ne olursa olsun ömürleri çok uzun olmuyor. Bu durum; üçü bizim evin karşısında olmak üzere, aynı cadde üzerinde dördüncü marketin açılacak olması mahalleli arasında gündem olmuştu. Kimisi, artık yıllarca hizmet veren mahalle marketinin kapatma durumuna geleceğini düşünüyordu.

Ekonomik çerçeveden baktığımızda, süpermarket zincirlerinin en ucuz fiyatı sunması olası. Çünkü satılan ürünler genellikle, doğrudan fabrika çıkışlı oluyor. Yerel marketin ise, ürünleri aynı fiyata alabilmesi mümkün değil. Burum böyle olunca, tüm ekonomik veriler mahalle esnafının kaybedeceğini söylüyor. 

Fakat benim kanaatim tam tersi; süpermarket zincirlerinden biri yaz aylarını tamamlayamadan iflas bayrağını çekecek. Çünkü her duruma ekonomik pencereden bakmamak lazım. Yıllar içerisinde, mahalleli ile esnaf arasında oluşan samimiyet bu durumu tersine çeviriyor. Bir veresiye defteri yok belki ama, yanında yeteri kadar paran yoksa istediğini alır ertesi gün ödersin; bozuk para yoktur, “tamam sorun değil” der, sizi gördüklerinde halinizi hatrınızı sorarlar.

Tek başına bunlar tercih sebebi olarak görünmeyebilir elbette. Hizmet sunuşu olarak; sabah erkenden açılıyor olması; süpermarketler akşam 7-8’de kapatıyorken, gece 00’a kadar açık olması; meyve-sebze reyonunda sizinle sürekli ilgilenen birilerinin olması, gün içinde sürekli taze ekmek alabiliyor olmanız,…

En önemlisi de, mahalle marketimizin kendini yeni trendlere çok hızlı uyarlaması. Bunlardan biri de 0,99’lu fiyatlar. Fiyatlar aldatıcı olmasın fotoğraf Ocak 2013'ten.

Şimdiye kadarki iş yoğunluna, giren çıkan müşteri sayısına bakacak olursak mahalle marketi önde. Zaman gösterecek bu rekabetin sonucunu. Belki de mahallenin arz oranı o kadar yüksektir ki, kimse piyasadan çekilmez.

Bu yazıyı yazarken şu söz aklıma geldi; “Sen alışverişi süpermarketten yaparsın ama cenazene bakkal gelir.”

Mahalle esnafı veya süpermarket zinciri olsun, hepsi istihdam sağlayan ve arzı karşılayan birer işletme, o nedenle yazımda şirket ismi kullanmak istemedim. Sonuçta serbest piyasa ekonomisi var ve dilediğimiz yerden alış-veriş yapmakta özgürüz.

Siz yine de bir kez daha düşünün.

Bir Cevap Yazın