Site icon İlker Girit

Askerlik değil yedek subaylık yapıyorum

Askerlik hizmetine başladığım ilk günden beri yazmayı planlıyordum. İlk haftalar fırsat olmadı, müsait olunca paylaşmak için günlük tutmaya başladım. İlk bir ay boyunca sayfalarca yazdım. Sonra bir gün “istihbarat” dersi aldık ve yazdığım pek çok şeyin aslında paylaşılamayacağını öğrendim. Bunun üzerine, günlük yazmak ve yazmamak arasında kararsız kaldım. Fakat anlatılmaya değer o kadar şey oluyordu ki bunları kaydetmemek büyük bir kayıp olacaktı. Neyse sonra orta yolu bulup, yaşadıklarımı uygun şekilde kaleme almaya başladım.

Bu yazıyı, askerlik yapmak durumunda olan ve “askere gitsem mi, sonra mı gitsem, bedelli askerlik çıkar mı, zorunlu askerlik kalkıyor mu?” diye düşünenler için yazıyorum. Özellikle de askerlik hizmetini yapmaya karar vermiş fakat yedek subaylık tercihinde kararsız olanlar için… (Yedek Astsubaylıkla ilgili yeni yazı)

İlk önce, yedek subaylığı en kısa şekilde özetleyen Cem Yılmaz’ı dinleyelim.

Cem Yılmaz aslında performansında haksız değil. Askerlik süresince yaptıklarıma baktığımda, tam da bu iş için orada olduğumu daha iyi anladım. İhtiyaç duyulan her anda, akla ilk yedek subaylar geliyor.

Bilmeyenler için özetleyeyim, üniversite mezunları askerliğini iki şekilde yapabiliyor. Bunlardan biri “kısa dönem askerlik“, 6 ay yapılıyor. Diğeri de “yedek subaylık“, 12 ay yapılıyor. Kısa dönem yapanlar; Er, Onbaşı ve Çavuş rütbelerinde olabiliyor. Yedek subay olanlar ise, askeri öğrenci statüsü ile başlıyor; eğitimleri bittikten sonra Asteğmen rütbesi ile hizmete başlıyor, 8 ay sonra ise Teğmen rütbesi takıp askerlik hizmeti bitene kadar Teğmen olarak kalıyor. Bu süre zarfında, ilk önce askeri öğrenci maaşı alıyor, sonra Asteğmen maaşı ve Teğmen olduğu süre için de Teğmen maaşı alıyor. Maaşlar, askerlik hizmetini yaptığınız yere göre değişir; “iç güvenlik bölgesi” olarak adlandırılan terör riski yüksek yerlerde yapanlar maaşlarına ek tazminat da alıyorlar; sınırda yapanlar da “hudut tazminatı” alıyor.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var, yedek subaylık etrafınızda anlatılan askerlik anılarından çok farklıdır. Hatta benim için, “hiç alakası yoktur” diyebilirim. Bunun en önemli nedenlerinden biri, askerlik hizmetini yapmak için kısa süreliğine gelen kişiler olsanız da, kışla içerisinde rütbeli personelsinizdir. Size doğrudan emir ve görev veren sınırlı sayıda komutan vardır. İşiniz genel olarak bellidir ve sabah mesaiye başlarsınız, akşam olunca çıkarsınız. (Tatbikat, gece eğitimi, nöbet vb. faaliyet yoksa.)

Bazen arkadaşlarım; şuan askerlik hizmetini yaptığım yerden dolayı, hatta çalıştığım bölükten dolayı mutlu olduğumu düşünüyor. Ama askerliğin ilk haftasında dahi hep bardağın dolu tarafından bakabildiğimi düşünüyorum.

Günlüğümdeki ilk sayfaya, kışlaya ilk girişte karşılaştığım muameleyi yazmıştım. O an yaşadığım duygu, hayatımda ilk kez yurtdışına çıkıp pasaport kontrolden geçtiğim zamanki ile aynıydı. Daha önce bulunmadığın, tanıdığın kimsenin olmadığı bilinmez bi dünya…

Kapıdan girerken, “er mi, asteğmen mi” sorusu soruluyordu. Önümdeki kişi “er” diyince çantayı x-ray cihazından geçirip üst araması yaptılar. Ben “asteğmen” deyince, listeye bakıp “şöyle” deyip beni ayırdılar. Kayıt işlemleri oldu ve beni koğuşlara götürdüler. Her ne kadar daha önce internetten okuduğum yorumlar tedirgin olmamı gerektiren bir durum olmadığını söylese de, oraya gidene kadar, koğuşların ne kadar büyük ve kalabalık olduğunu merak ediyordum. Fakat gittiğimde beni güler yüzle karşılayan ve odamı gösteren takım komutanı vardı.

Yedek subay okulunda, odalar gayet düzenli, geniş ve temizdi. 2,5 aylık eğitim döneminde hep buradaydık. Belli bir süre odalarda 12 kişi kaldık, sonra 5-6 kişi şeklinde odalara dağıldık. Odalardaki kişi sayısı kadar, bence kimlerin olduğu da önemli. Nihayetinde gün içinde eğitimden arta kalan zamanlarda onlarla vakit geçiriyorsun. Topçu sınıfı olduğumuz için, genel olarak matematik ağırlıklı bölümlerden mezun kişiler vardı. Fakat oda arkadaşlarımdan biri uluslararası ilişkiler alanında doçent idi. Bölümlerimiz yakın olunca zaman güzel geçiyordu.

Askeri öğrencilik dönemi

Askerliği yedek subay olarak yapanların acemi birliği yokturYedek Subay kurs bölükleri vardır ve eğitimler orada verilir. İlk iki hafta temel askeri konular; selamlama, yürüyüş, silah kullanımı vb. gibi bilgiler öğrenilir ve ardından yemin töreni olur. Sonraki iki ay boyunca ise, bulunduğunuz sınıfla ilgili eğitim alırsınız. Bu eğitimde, 6-7 farklı ders olur. Her dersin farklı bir ağırlık ortalaması-kredisi vardır. (Tıpkı üniversitedeki gibi.)

Dersler hafta içi beş gün vardır. Biz sabah kalkar 1 saat etüt yapardık. Öğlene kadar da 4-5 saat ders olurdu. Öğle yemeği, ardından 2-3 saat daha ders. Ardından etüt ve gün biter. Bunların yanında, komutanların verdiği ödevler olur, ertesi gün için tamamlamanız istenir. Gece de onları yapar uyurduk. (Biliyorum bu dediklerime inanmıyorsunuz, “böyle askerlik mi olur” diyorsunuz, fakat öyle.) Dahası, iki ay sonunda sınavlar vardır. Askeri okuldan mezun olmak için her dersi geçmeniz gerekir. Sınavlarda başarısız olanlar için bütünleme sınavları vardır. Bütünleme sınavlarına kalanlar için zorunlu ek etüt programları koyulur.

Askeri dersler bir üniversite mezununun kolaylıkla başarabileceği zorluktadır. Dersleri düzenli takip edip, not tutmak sınavları geçmek için yeterlidir.

Dersler, üniversite standartlarınki yerleşkede veriliyor. Kimi dersler 10-15 kişilik sınıflarda oluyor. Ortak konuların anlatıldığı kalabalık dersler de amfilerde gerçekleşiyor. Uygulamalı eğitimler için ayrı sınıflar var. Eğer topçu sınıfı askeri öğrenciyseniz, tatbikat alanında bizzat size top atışı yaptırılıyor. Tabi bu öyle kolay bi konu değil, anca dönem sonunda tüm eğitimleri tamamlayınca yapılıyor. Ayrıca farkettiğim bir durum, eğitimde ‘tümevarım’ değil, ‘tümdengelim’ yöntemi kullanılıyor. Bu da bilgilerin akılda kalıcı olmasını sağlıyor.

İstediğiniz yerde askerlik yapabilirsiniz!

Bunu söylediğimde arkadaşlarım şaka yaptığımı düşünüyorlar. Detaylı anlatınca “yok artık!” diyorlar.

İki buçuk aylık askeri öğrenciliğin sonunda, gelecek dokuz aylık askerlik görevinizi nerede, hangi birlikte yapacağınızı bir torba içerisinden çekeceğiniz kağıtla siz belirliyorsunuz. Orada tamamen kendi şansınızla başbaşasınız. Kimisine İzmir Bornova çıkıyor, kimisine Hakkari Aktütün… Bu heyecanı bizzat yaşıyorsunuz. Tabi bir istisna dışında.

Yedek subay okullarında (ve bildiğim kadarıyla askeri okulların tamamında) ortak bir uygulama var. Buna göre, askeri okul mezuniyet puanına göre ilk %10’luk dilime giren öğrenciler kura çekmek yerine, kurada bulunan yerlerden istediğini seçiyor. Bu şekilde ben de, yedek subaylık eğitimini dereceyle bitirmemin ardından gideceğim birliği kuradan önce kendim seçtim.

Asteğmenlik dönemi

İki buçuk aylık eğitimin sonunda iki hafta tatil verilir. Sonrasında, seçtiğiniz veya kura çekerek belirlediğiniz birliğinize gider, katılım işlemlerini yaparsınız. Size tavsiyem gitmeden önce birlik komutanınızı arayıp nezaketen bir isteği olup olmadığını sorun.

Birliğe gittiğinizde ilk olarak personel işlerine (bir nevi insan kaynakları departmanına) uğrayıp çeşitli belgeleri doldurmanız gerekir. Bu yerine göre 1-2 gün sürebilir. Sonrasında bölük/batarya komutanınız ne emir verirse onu yaparsınız.

Bulunduğunuz birliğe göre komutanınız üsteğmen veya yüzbaşı rütbesindeki bir subaydır. Doğrudan sorumlu olduğunuz tek kişi odur. Ondan emir alırsınız. Eğer kısa dönem bir asker olsaydınız, o bölük/batarya içerisinde sizin en az 7-8 tane doğrudan emir aldığınız komutanınız olurdu.

Benim bulunduğum birlikte bölük komutanından sonraki en rütbeli personel bendim. Takım komutanı olarak her sabah içtimada nöbetçi çavuştan yoklamayı alıp bölük komutanına tekmili ben veriyordum.

Takım komutanı olarak başlıca göreviniz yedek subay okulunda aldığınız askeri eğitimler/bilgiler doğrultusunda, takımınızdaki askerleri eğitmektir. Yapılacak bir denetlemede bu askerlerden siz sorumlusunuzdur. Askerlerinizin sağlık durumundan, ailevi meselelerine kadar bilmeniz istenir. Düzenli olarak danışmanlık hizmeti verirsiniz, askerlerinizin psikolojik bir sorunu olup olmadığını, varsa bunun ne aşamada olduğunu bilirsiniz ve askerlik süresince takibini siz yaparsınız. Yaşanacak bir olumsuz durumda bu kayıtlar incelenir.

Spor

Askeri birliklerde, örgün eğitimde olduğu gibi bir müfredat vardır. Her ay, her hafta ve her gün planlanmıştır. Hangi eğitimin ne zaman nasıl yapılacağı bellidir. Spor faaliyeti de bulunduğunuz yere, birlik komutanının emirlerine göre yoğunluğu farklılık gösterir.

Genel olarak istenen şey, çevik ve hızlı hareket kabiliyetine sahip askerlerin yetiştirilmesidir. Bunun için koşu çok önemli. Yaygın olarak, denetlemelerde istenen tam teçhizat (ayağınızda bot; üzerinizde kamuflaj, hucum yeleği, 5 adet şarjör, kompozit başlık, su dolu matara ve silah ile) 3 kilometreyi yaklaşık 15 dakikada koşmaktır. Ayrıca çeviklik için de askeri pentatlon olarak bilinen 500 metre uzunluğunda; içerisinde merdiven çıkmak, sürünme, düz duvara tırmanma, yüksekten atlama, dengeli yürüme vb. engellerin olduğu koşu parkuru vardır.

Bunların hepsini istenen sürede tamamlamak için 3-4 aylık düzenli spor yeterli oluyor. Görev yaptığım birlikteki askeri pentatlon fotoğraf ve videoları için tıklayın.

İnsan ilişkileri

Öncelikle şunu bilmelisiniz, geçici süreliğine askerlik yapıyor olsanız da size devlet tarafından verilmiş bir rütbe ve onun karşılığında almış olduğunu bir maaş var. Yedek de olsa subay sınıfındasınız. Askerlik süresince, subayların sahip olduğu hak ve imkanlara sahipsiniz. Taktığınız yaka işareti, giydiğiniz şapka muvazzaf subaylar ile aynıdır. Rütbeniz omuzunuzdadır.

Ayrıca bilmelisiniz, Harp Okulu’ndan çıkan teğmenlere verilen bir yıllık sınıf eğitiminin hızlandırılmış versiyonu iki buçuk ayda Yedek Subay okulunda alıyorsunuz. Yani, herhangi bir uzun/kısa dönem askerden çok daha bilgilisiniz. Unutmayın siz onların komutanısınız. Bunları yazıyorum çünkü asteğmen rütbesindeki kişilerin yaptığı en büyük hatalardan biri kendisini düz asker olarak görüp, davranışlarına dikkat etmemesi ve personelle olan ilişkilerinde lakayt davranmasıdır.

Bunların yanında, şunun da farkında olunmalı, her ne kadar askeri rütbe silsilesi içinde hatrı sayılır bir konumda da olsanız, sizden yaşça ve bilgice üste olan astlarınız vardır. Omuzdaki asteğmen rütbesinin şehvetine de kapılmayın! (:

Birliğinizdeki subaylar, astsubaylar ve uzman çavuşlar sizin mesai arkadaşlarınızdır. Yani, askerlik bitince “asker arkadaşlarınla görüşüyor musun?” dendiğinde, burada kastedilen üsteğmen/yüzbaşı rütbesindeki komutanınız ve birlikte çalıştığınız astsubay ve uzman çavuşlardır. Aldığınız görevleri başarıyla yapıp yapamadığınıza, birlikte çalışırkenki davranışınıza ve iletişiminize bağlı olarak saygı görürsünüz. Askerlik bittikten sonra, hâl-hatır sorduğunuz böyle birilerin olması bence güzeldir.

Görevler

Takım komutanı olarak sabit bir görevinizin olmasının yanında, ikincil, üçüncül görevler de verilebilir. Detayına girmeden bahsedeyim. Bunlar; yürüyüş mangası hazırlamak, avans mutemetliği, şehit-gazi ailesi ziyareti; çevre düzenlemesi, araç ve silah bakımı yaptırtmak, spor yaptırmak, araç komutanlığı yapmak vb. gibi.

Ayrıca bazı durumlarda şehir dışında da görevlendirilebilirsiniz. Bunlar, düzenlenen törenlere katılmak, birlikler arası spor müsabakaları için yarışlara gitmek, askeri kurs ve tatbikatlara katılmak olabilir. Benim ilk şehir dışı görevim, asteğmenlik döneminin ikinci haftasında gelmişti. Bir hafta süren görev sonunda şilt ile ödüllendirildim.

Tatbikat ve denetlemeler

Bulunduğunuz birliğe göre değişmekle birlikte, belki de hiç tatbikat görmeyebilirsiniz. Ben yedek subaylık süresince sadece bir atışlı tatbikata katıldım. O da kışın en soğuk günlerine denk gelmişti. Güne -9, -10 derece sıcaklıkla başlıyorduk.

Benim katıldığım tatbikatta, birliğimizde bulunan topçu bataryaları envanterindeki top ve obüslerle atış gerçekleştirdi. Atışların başarılı olabilmesi için işbirliği çok önemli, özellikle de (bilgisaraysız) manuel olarak yapılan atışlarda. Ufak bir hata büyük kazalara yol açabilir.

Bu atışların en önemli kısımlarından biri hedef tespit takımı, yani tatbikat gereği düşman unsur olarak belirtilen yerlerin koordinatlarını telsizle topçu bataryalara iletenler. Benim katıldığım tatbikatta, bu kısımda atış yaptırma görevi verilenlerin çoğu asteğmen rütbesindeki yedek subaylar olmuştu. Yani asteğmenler hedef koordinatları belirleme cihazıyla bakıp, istedikleri koordinatlara, görevin gereği yapılacak atış miktarını söyleyerek atış isteğinde bulunuyordu. Bu şekilde yüzlerce atış yapıldı.

Bunu söylüyorum çünkü askerliği yedek subay olarak yapacaksanız, muvazzaf bir subayın yapacağı hemen her göreve siz de hazır olmalısınız. Askerliği, günde birkaç saat nöbet tutarak, yerleri süpürerek, kantinde televizyon izleyip, kitap okuyarak tamamlayamayacağınızı bilmelisiniz.

2015 Polatlı Atışlı Tatbikat fotoğraf ve videoları için tıklayın.

+3 ve -10 santigrat dereceler arasında gerçekleştirdiğimiz tatbikattan…

Denetlemelere gelince, ara ara yapılır. Yeter ki siz koşmaya hep hazır olun. Kayıtlarınız düzenli, araçlarınız bakımlı olsun. Yedek subay okulunda aldığınız eğitimle ilgili sorular sorulur. Takımınızdaki askerlerin kılık kıyafetinden ve askeri bilgisinden de siz sorumlusunuzdur.

Silah kullanma

Silahlı kuvvetlerde en yaygın kullanılan silah ‘Heckler&Koch G-3’ 7,62 mm piyade tüfeğidir. Askeri öğrencilik dönemindeki derslerden biri de bu silahı kullanmakla ilgilidir. Konuya silahın özellikleriyle başlanır, en son da atışlar yapılır; gündüz ve gece.

Her askeri öğrenci kendi silahını önce 25 metre atışlarında gözüne göre sıfırlar. Ardından 200 metre gündüz, 50 metre gece atışları olur. Bu atışlardaki başarı, yedek subay okulundaki mezuniyet puanını etkiler.

Kıt’a görevinde, yani askeri öğrencilik bittikten sonra, subay sınıfında olmanızdan dolayı yanınızda taşıdığınız silah ‘Kalaşnikof’ olarak bilinen ‘AK-47‘dir. Fakat denetlemelerde genellikle ‘G-3‘ silahı ile atış yaparsınız. İstisnalar olabilir. Bazı denetlemelerde asteğmenler ‘MG-3‘, Uçaksavar ve Roketatar silahları da kullandı.

Tabanca atış görevi genellikle askerde kendi mesleğini yapan asteğmenlere (Veteriner, Psikolojik danışman, doktor vb. sınıflardakilere) verilir. Tüm yedek subayların, kadrolarında geçen tabancayı taşıma hakları vardır, fakat birlik komutanları buna pek yanaşmazlar. Keza, yedek subaylar psikolojik hiçbir testten geçmediği göz önünde bulundurulursa, güvenlik riski olmadığı sürece doğru bir karar olabilir.

Nöbet

Bilinmelidir ki, en düşük rütbeden başlayarak Tabur/Alay komutanına kadar her personel nöbet tutar ve 24 saatini kışlada geçirir. Er/erbaş nöbetlerinden farklı olarak, elinde silahla durmazlar, genellikle idari işlerdir. Yedek subaylar da bu nöbet gruplarından birinde yer alırlar. (Güvenlik gerekçesiyle detay vermiyorum.)

Yedek subaylıkla ilgili sıkça sorulan sorular için tıklayın. Dövme, renk körlüğü, yurtdışına çıkma, asteğmen maaşı…

Sayfanın altındaki ‘bir yorum yazın’ kısmına merak ettiğiniz konularla ilgili yazabilirsiniz.

Yedek Astsubaylık ve yeni askerlik sistemiyle ilgili güncel yazı:
Yeni askerlik sisteminde hangisi tercih edilmeli?
Yedek subay, yedek astsubay, erbaş/er? (13 Temmuz 2019)

Herkese başarılar.


İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Exit mobile version