Site icon İlker Girit

Türkiye’deki girişimleri 60.000 kat hızla büyütecek formül

Yemeksepeti‘nin 2015’te 589 milyon dolara satılması, geçtiğimiz ay Getir‘in 38 milyon dolar yatırım alması ve dijital dönüşüm hamlesi

Ülkemizdeki dijital girişimlerin sayısını arttırmak ve Türkiye’yi bölgenin Silikon Vadisi haline getirmek için neler yapılabilir burada onu yazacağım.

Türkiye girişimci dostu ülkeler listesinde 46. sırada

Hayatımızı kolaylaştıran dijital girişimlerin ve mobil uygulamaların başarılarını son yıllarda fazlasıyla duymaya başladık.

Fakat girişimcilere sağlanan devlet destekleri ve teşvikleri ciddi şekilde artsa da, Türkiye girişimci dostu ülkeler listesinde 46 sırada yer alıyor.

Girişimciler yatırım almak ve iş kurmak için en başta Amerika Birleşik Devletleri’ni, İngiltere’yi ve İsrail’i tercih ediyor.

“Türkiye’de de pek çok destek programı var”

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, ticaret ve sanayi odalar, melek yatırımcı ağları, bankalar, üniversiteler… kısacası Türkiye’de girişimcilere destek sağlayan pek çok kurum ve program var.

Girişimciler bu kurumlara başvurarak veya kendi melek yatırımcısını bularak iş fikrini hayata geçirebiliyor, girişimini büyütebiliyor.

Her ne kadar kaynaklar çeşitli olsa da, burada girişimciliği sınırlandıran en önemli nokta destek programlarının ve yatırımcıların sayısının sınırlı olması.

Yani Türkiye’de bir yıl içinde destek alabilecek maksimum girişim sayısı ve yatırım miktarı aşağı yukarı belli.

Diğer bir deyişle, girişimlere aktarılmak üzere her yıl belli miktarda para ayrılıyor ve girişimciler bunu almak için rekabet ediyor.

Yatırım ve yatırımcı sınırını kaldırsak!

Girişimcilerin alabileceği yatırım miktarında sınır olmasa ve yatırımcı sayısını birkaç binlerden 60 milyona, hatta yarım milyara çıkarsak…

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre bireysel katılım sermayesi sistemine dahil olan lisanslı melek yatırımcı sayısı 476. Türkiye’deki melek yatırımcı ağları sayısı ise yaklaşık 20.

Lisanslı yatırımcı olmak, yani yaptığınız yatırım üzerinden vergi muafiyeti alabilmeniz için, öyle şartlar var ki sisteme dahil olabilmek çok zor.

Eğer bu grupta yer almıyorsanız Türkiye’de yapabileceğiniz yatırımlar sınırlı.

Paranızı vadeli mevduat hesabında değerlendirebilirsiniz, ki ekonomiye katkısı tartışmalı. Borsa, tahvil, bono gibi araçları kullanabilirsiniz ki yaklaşık 4 milyon kişi parasını bu şekilde değerlendiriyor.

Bu demek oluyor ki, düşük ve orta gelir seviyesindeki kişiler girişimcilik ekosistemine yatırımcı olarak dahil olamıyor; ülkenin ekonomisine doğrudan katkı sağlayamadığı gibi, büyümeden de doğrudan pay alamıyor.

Yani bu mevcut sistem Türkiye’nin büyümesini, dijital dönüşümünü küçük bir grubun omuzlarına yük yapıyor. O grup ne kadar yatırım yaparsa girişimlerin önü o kadar açık, dolayısıyla Türkiye’nin de…

Ve Türkiye’nin büyümesi yavaşlıyor.

Durum böyle olunca, Türkiye’nin ekonomik büyümesi devlete, devlet kurumlarına ve büyük işletmelerin kaderine bırakılıyor.

Ama artık kamuda istihdam pozisyonları açmak, yeni fabrikalar kurmak, tarıma yönelmek nüfusu hızla artan ekonomilerde sürdürülebilir çözümler sunmuyor.

Türkiye’de de hızla artan bir genç nüfus varken, istihdam olanaklarının aynı ölçüde büyümediği bir gerçek.

Bunun yanında, milyonlarca genç iş fikirlerini hayata geçirmek, kendi işini kurmak, serbest çalışmak yerine devlet ve özel sektörün açtığı sınırlı sayıdaki pozisyonlara yığılıyor.

“Zor dönemler, zor kararlar vermeyi gerektirir.”

Herkesin yatırımcı olabildiği bir Türkiye

Dünya’da girişimcilerin en çok tercih ettiği ülke Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra İngiltere: Şirket kurulumundaki kolaylık, yatırım destek programları ve Anglo-Sakson hukuk sisteminin avantajları…

Girişimciler kısa sürede fon bulup, fikirlerini hayata geçirebiliyor. Pek çok genç daha üniversiteden mezun olmadan kendi işini kurmak için çalışmaya başlıyor.

Türkiye olarak yukarıdaki oranlara, Türk Hava Yolları, Arçelik, Turkcell, EnerjiSa gibi firmaların tek başlarına çaba sarf etmesi sonucu ulaşabilmemiz mümkün değil.

Artık bakış açımızı değiştirmemiz, farklı bir yol denememiz gerek.


1994 yılında İngiliz hükumeti yeni bir program duyurdu: Girişim yatırım programı.”

Küçük ve orta büyüklükteki işletmelere artık herkes doğrudan yatırım yapabilecek ve yatırım miktarının %30’u gelir vergisinden düşülecek.

2012 yılında İngiliz hükumeti yeni bir program daha duyurdu: Tohum girişim yatırım programı.

En fazla 2 yıl önce kurulan, 25’den az çalışanı olan tohum girişimlere yatırım yapanların gelir vergisinden muaf olacağı oran %50 olarak belirlendi.

Yatırımınızı 3 yıl boyunca korursanız, o şirket üzerinden elde edeceğiniz gelir için de vergi ödemiyorsunuz.

Hatta, yatırım yaptığınız şirket battı diyelim. Ne kadar yatırım yaptıysanız, o miktarın %45’i bir sonraki yıl gelir verginizden düşülüyor.

Yani devlet, bireysel yatırımcıyı teşvik ettiği gibi riski de paylaşıyor.

Bu şekilde sadece milyonerler değil, düşük-orta gelirli kişiler de girişimcilik ekosistemine dahil edilip, ülkenin ekonomik büyümesinde rol alması sağlanıyor.

Diyeceksiniz ki devlet zarar etmiyor mu?

Eğer kısa vadeli düşünürsek evet devlet toplamadığı vergilerden dolayı kayıpta diyebiliriz.

Fakat 3 yıl ve sonrasını düşünürsek, girişimin büyüyüp milyon liralar seviyesinde değere ulaşması, binlerce kişiyi istihdam etmesi ve ödeyeceği vergiyle ekonomiye katkısı muazzam olabilir.

Bugün devlet kurumları zaten girişimcilere her yıl milyonlarca lira karşılıksız destek sağlıyor.

Diğer yandan, devletin desteklediği girişim tuttu ve 3 yıl sonra ikiye katladı diyelim. Devlet yaptığı yatırımdan bir kâr almıyor. Tam tersi girişim battığında da devlet zararını tahsil edemiyor.

Fakat bu girişime Türkiye’nin her köşesinden binlerce kişi 100-1.000 lira gibi yatırımlarla ortak olup riski paylaşabilse; girişim büyüyüp 3 yıl sonra kâr dağıttığında, bu para ülkenin farklı bölgelerinde ekonomiye dahil olsa daha kapsamlı bir büyüme olmaz mı?

Yatırım işini İstanbul-Ankara merkezli olmaktan çıkarıp, tüm Türkiye’ye yaysak, hatta girişimler yurt dışından da doğrudan yatırım alınabilse…


Türkiye’deki girişimleri 60.000 kat büyütecek formül

Adım 1: Yatırımın kitlesel fonlama ile yapılması

Ekim 2019’da yapılan düzenleme ile kitlesel fonlama (crowdfunding) Türkiye’de yasalaştı.

Yani girişimciler, iş fikirlerini/projelerini kitlesel fonlama sitelerinde ilan edip yatırım toplayabilecekler. Yatırım yapan kişiler de yatırımları miktarınca girişime hissedar olabilecekler.

Yasal olarak mümkün olsa da Türkiye’de henüz bu modelle bir platform kurulmuş değil. (Fongogo Pro bu konuda hazırlık yapan bildiğim tek platform.)

Böyle bir platform kurabilmek için pek çok şartı yerine getirmek gerekiyor. (Resmi Gazete: Paya Dayalı Kitle Fonlaması Tebliği)

2012 yılında kurulan Londra merkezli Seedrs şimdiye kadar 949 girişim için 794 milyon pound (6 milyar 323 milyon lira) yatırım topladı.

2011 yılında kurulan Crowdcube 580 milyon pound (4,6 milyar lira) yatırıma aracılık etti. Yatırım yapan kişi sayısı 451.676’a ulaştı. 

Araştırdığımda kitlesel fonlama platformlarının toplandığı merkezler: ABD ve İngiltere olarak görülüyor.

Bölgemizde, özellikle de Orta Doğu’da İsrail’deki 3 kitlesel fonlama platformu dışında bir yatırım toplama aracı yok.

Türkiye bir an önce bu konuya eğilip, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’yu kapsayan bir platform için harekete geçmeli.

Adım 2:  Yatırım programı vergi düzenlemesi

Eğer Amerika’daki, İngiltere’deki girişimler ile rekabet etmek istiyorsak; Uber, Airbnb gibi girişimlerin önce Amerika’da değil de Türkiye’de ortaya çıkmasını istiyorsak her yıl yüzlerce yeni girişime şans verilmesi gerek.

Adım 1 gerçekleşti, kitlesel fonlama platformu kuruldu ve girişimler yatırım toplamaya başladı diyelim. Bu durum girişimlerin sayısını kesinlikle arttıracaktır. Fakat yeterli değil. 

Erken aşama (tohum) girişimlerin çoğunun başarısız olduğu düşünülürse, yatırımcıların İngiltere ve ABD’de olduğu gibi devlet tarafından teşvik edilmesi gerekiyor.

Bunun en iyi yöntemi, yatırımcının gelir vergisinden belli oranda muaf tutulması olabilir. Fakat dolaylı vergilerin oranının yüksek olduğu ülkemizde bu teşvik tek başına yeterli olmayabilir.

Diğer bir yöntem de risk paylaşımı. Yani tohum girişimin başarısız olma ihtimaline karşı yatırımcının zararının bir kısmının karşılanması. Bunun için de bir sonraki dönem gelir vergisinin bir kısmından feragat edilebilir.

Adım 3: Tüm girişimcilere KDV muafiyeti

Girişimlerin ve yeni kurulan işletmelerin piyasada büyük şirketlerle rekabet edebilmesi oldukça zor.

Durum böyle olunca pek çok işletme kurulduktan kısa bir süre sonra piyasadan çekiliyor veya olduğu yerde sayıyor.

Bu soruna çözüm olması açısından, belli bir gelir marjına kadar işletmeler KDV’den muaf tutulabilir.

Bunun iyi bir örneği İngiltere’de. Şirketler son 12 ayda 85.000£ kâra ulaşmamışsa KDV kaydı yaptırmalarına gerek yok. Yani faturalarına KDV tutarı eklemiyorlar, KDV ödemiyorlar.

Bu durum, özellikle yeni kurulan işletmelerin büyük şirketlerle rekabet edebilmelerini kolaylaştırıyor ve girişimciliğin önünü açıyor.

Atılabilecek diğer adımlar

Herhangi bir sözleşme yapmak için ıslak imzanın gerekliliğinin ortadan kaldırılarak dijital sözleşmelerin yaygınlaştırılması…

  1. Bknz: İmza atmadan kira sözleşmesi yapmak, banka hesabı açmak, eve internet bağlatmak (02.07.2019)
  2. Bknz: 5 adımda, 5 dakikada İngiltere’de banka hesabı açmak (08.05.2019)


Konuyla ilgili görüşlerinizi yorum yaparak paylaşabilirsiniz. İletişim için: https://ilkergirit.com/iletisim/

İlgili yazılar: 

Exit mobile version